Sıradan bir cumartesi gecesi, sıradan bir şekilde Nazlı’yla yemek yiyoruz. Cihangir’de serin bir ağustos akşamüstü, sokaklar diğer mevsimlere oranla tenha...
Canımız sıkılıyor, eve çıkıyoruz. Televizyonda hiç esmeyen yaz dizileri, haber kanalarında tartışma programları var. Zaman geçirmek için dedikoduya başvuruyoruz. Bu arada Nazlı’nın telefonu çalıyor, bir süre konuştuktan sonra bana dönüyor, "Düğün varmış İrem, ama ben gelinle damadı tanımıyorum, bizimkilerin arkadaşlarıymış, gidelim mi?" diyor.
"Hadi gidelim" diyorum. Böylece hiç tanımadığımız iki insanın en mutlu gecesine ortaklık etmek için hazırlanmaya başlıyoruz.
KİM Mİ EVLENİYOR?
Kotu, spor ayakkabıyı saniyeler içinde üzerimden sıyırıp atıyorum. Kurtarıcı siyah elbisemi ve her şeye uyumlu topuklularımı giyiyorum hızlıca, hazırlanmam toplamda iki dakika sürüyor.
Düğünün yapıldığı mekana gelmemiz ise taksiyle 5 dakika. Kapıdan girerken biraz panik oluyorum. Ya güvenlikçi bir şeyler sorarsa, ya bizden davetiye isterse? Kafamdaki soru havuzundan Nazlı ve güvenlikçi arasındaki diyaloga dönüyorum.
Güvenlikçi soruyor: İyi geceler efendim, hangi düğüne gelmiştiniz?
İçim içimi yiyor o an... Hangi düğüne mi? Bir gecede bir otelde kaç kişi evleniyor böyle? Yoksa bizim gibi davetsiz misafirleri ayırt etmek için tuzak soru mu bu?
O sırada Nazlı bütün soğukkanlılığıyla önce sağına soluna bakıyor, sonra telefonuna gelen bir mesajı okuyor. Hızlıca ve o sihirli iki kelime dökülüyor ağzından: Murat-Ayşe.
Murat ve Ayşe bütün gece sürecek eğlencenin ve sınırsız içkinin şifresi bizim için.
KAPANMAYAN GÖĞÜSLER
Kapıdan girdiğimizde o korkunç düğün abiyeleriyle karşılaşıyoruz önce. Renk renk ve her yerdeler. Sanki bu abiyeler, kadınlara eziyet ediyor.
Kimi uzun eteğinin kuyruğuna basa basa bir yerlere ulaşmaya (genellikle dans pistinden sandalyelere) çalışıyor.
Kimi düşen elbisesi yüzünden ortaya çıkan göğüslerini çeke çeke kapatmak için uğraşıp duruyor. Onlara eşlik eden beyefendiler de takımların içinde jilet gibiler.
GÖMLEKLER FORA
Modern düğünlerin klasiği ‘after party’ eğlencesinin daha başlarındayız anlaşılan. Kısa süre sonra jilet gibi beyefendiler, boyunlarından çıkardıkları kravatlarını bellerine bağlayıp ‘oynama şıkıdım şıkıdım’ eşliğinde göbek atmaya başlıyorlar.
Ah bu gözler bunu da mı görecekti derken birisi gömleğini çıkarıp, dans eden kalabalığın üstüne doğru fırlatıyor.
SHOT SONRASI ÖLÜMÜNE DANS
Bu dehşet verici kaos ortamının çekiciliğine yenik düşüp dans pistine doğru ilerliyorum. Sanki düğünde tam altın takmışçasına önüme gelen bütün içkileri bir dikişte içip, ölümüne dans ediyorum.
Tam rahatlamışım, Nazlı ile karşılıklı göbek atmaya başlamışız, yüzüme patlayan bir flaş sonra bir flaş daha beni resmen kör ediyor.
Düğün fotoğrafçısı bu eşsiz kaçak eğlencemizi ölümsüzleştirmeyi kafaya koymuş olacak ki, yüzünde garip bir gülümseme ile hiç durmadan fotoğraflarımızı çekiyor.
Tam da o an, gecenin sahibi, hayatının en önemli gecesini yaşayan yeni gelin ‘after party’ kıyafetiyle sahneye çıkıyor.
BİR GELİNLİK BİR DE GELİNLİKİMSİ
Nikahtan sonra gelinliği çıkarıp, gelinlik olmayan ama ona benzeyen bir şey giymek yeni moda.
Sanırım rahat dans edebilmek için bunu yapıyorlar. Bana kalırsa boşuna masraf. Zaten evlenmişsin, zaten harika bir düğün yapıyorsun, ki bunlar diğer kızların seni kıskanması, haset etmesi için yeter sebep, neden düğünde bir gelinlik bir de gelinlikimsi giyiyorsun?
Her neyse, gelin hanımın ortaya çıkması boşuna değildi. Gecenin bekar kızlar için en önemli ritüeli olan çiçek atma etkinliğini gerçekleştirecekti.
Kısa sürede dans pisti erkeklerden arındı. Bütün kızlar ve yanımdan koşarak kalabalığa karışan Nazlı, çiçeği tutmak için elleri havada, gözleri gelinde heyecanla beklemeye başladı. Gelin arkasını döndü, saymaya başladı, bir, iki, üç… ve çiçeği fırlattı.
Talihsizlik o ki, çiçek fazla yol kat edemeden tam arkasına düştü gelinin. Kızların oluşturduğu kalabalıktı hafif bir hüzün ve hayal kırıklığı tüm yüzlere yansıdı. Kimse kusura bakmasın ben bir kenarda kıkır kıkır güldüm bu duruma. Sen o kadar uğraş didin evlen, iki tane elbise diktirkendine, bütün kameralar seni çekerken bir çiçeği atama.
Vallahi biz her şeyi çok çabuk unutuyoruz, herkes iki dakika sonra garsonların kalabalığın arasında dolaştırdığı shot’ları içmeye ve dans etmeye başlamıştı.
ÖZÜL DİLERİM AMA...
Bir ağustos gecesi, Nazlı ile gidilen kaçak düğün böyle geçti. Sıradan misafirlerin giremeyeceği balayı suite’ine bile şöyle bir göz attım. Cinler, shotlar sel oldu gitti. Hiç modası geçmeyen ‘şıkıdım şıkıdım’ yine herkesi dans ettirdi.
Ve sonraki ağustos sabahında tarifsiz bir baş ağrısı ile uyandım. Yataktan yalnızca ağrı kesici ve su içmek için kalktım. Hiç tanımadığım ve muhtemelen bundan sonra hiç görmeyeceğim bu iki insana mutluluklar diliyorum. Düğününüze kaçak girdiğim için özür dilerim ama beni çağırmamıştınız. Allah bir yastıkta kocatsın…
Eylül geldi de yaz mı bitti? Sizi bilmem ama ben bu sene deniz-kum-güneş tatilimi eylüle bırakmak zorunda kaldım. Herkes Bodrum'dan, Çeşme'den fotoğrafını çektiği bronz bacaklarını Instagram'da paylaşırken, zavallı ben İstanbul sıcağında kavruluyordum. Herkes o meşhur beach'lerde...
Uzun süren kış sezonun bitmesiyle; bütün sene botların, çizmelerin, spor ayakkabıların içinde eciş bücüş olmuş ayaklarım bir pedikür yüzü gördü. Kuaförde geçirilen bir tam günün ardından, bilumum güzelleşme aktivitelerinin hepsini icra ettim. Bu hazırlıkların tek bir amacı vardı: ...
Korku filmlerini çok seven biri olarak Türk yapımı 10 korku filmini listeledim. Listeyi yaparken daha önce izlediğim filmleri tekrar izlediğim de oldu. Bir haftaya yaklaşık 20 film sığdırdım. Artık uyku uyuyamaz hale geldim. Gözümü kapatıyorum cin, açıyorum garip yaratıklar. Yatağımı...
Türkiye'de mizah denice akla ilk gelen isimler Cem Yılmaz, Ata Demirer ve Şahan Gökbakar oluyor. Ancak son dönemde yıldızı parlamaya başlayan genç yetenekler de var. Şimdilik biraz gölgede kalsalar da kariyerlerinde başarılı adamlarla ilerliyorlar. Güldüren genç kuşakta en dikkat...
Yukarıda adı geçen iki adamın da çok yetenekli olduklarını söylemeye zaten gerek yok da ben söylemiş oldum artık. Peki neden bu adamları birbirleriyle karşılaştırıyorum/kıyaslıyorum? Çünkü bana göre ikisi de yakışıklı değil. Yani bu adamlar yakışıklı oldukları için bu kariyerlere...
'Eyy istanbul sen mi büyüksün ben mi büyüğüm' dedim ve İstanbul'un trend semtlerini gezmeye başladım. Ve şu an yorgunluk seviyeme bakılacak olursa (yazı yazmak için parmaklarımı zor hareket ettiriyorum) kesinlikle İstanbul büyükmüş. CUMA-CİHANGİR Saat sekiz sularında Cihangirlilerin...